Portofino’yu bırak, dağa çık!

Levent Özcelik’in İsviçre seyahatinden notlar…

Yol arkadaşım Sarah, Portofino’dan ayrıldığımızda mızmızlanıyordu. “Güneşi ve masmavi gökyüzünü bırakıp İsviçre Dağları’na gittiğimiz için içim biraz buruk” dedi, kibarca. Öyle ya şarkılara, filmlere konu olmuş ünlü Portofino ve Cinque Terre’yi bırakıp bir dağ köyüne gidiyorduk. İtalya sınırını otobandan geçmek yerine, bir başka güzel Como Gölü kıyısında mola vermek iyi fikirdi. Como her daim gitmek, en azından mola vermek için şahane bir fikir…  


Ardından İsviçre’nin İtalya sınırındaki küçük şehri Bellinzona üzerinden (yolu biraz da gönüllü uzatarak) dağlar ve göllerin arasından uzun bir yolculuk ile Locarno, oradan da Someo’ya vardığımızda artık neredeyse gece yarısı olmuştu. Yol üzerinde fotoğraf çekmek için durduğumuz birkaç yer büyüleyiciydi.  


Huzur dolu chalet’ler

İsviçre her zaman huzurlu bir memleket olarak anılır. Başta Zürih olmak üzere şehirleri, sürekli en yaşanılabilir şehirler listesinde yer alır. Ya küçük yerleşimlerdeki hayat? Lugano, Cenevre, Montreux gibi nispeten daha küçük şehirler, zengin emeklilerin tercih ettiği yerlerdir. Sırtlarını Alp’lere dayamış şaleler ya da İsviçrelilerin yazdığı gibi chalet’ler. Yaz ayrı, kış ayrı güzel. Daha önce birkaç kez gitmiştim, günübirlik ya da bir gecelik konaklamalardı bunlar. Dağ evleri aşkım ise geçtiğimiz nisan ayında Portofino sonrası Como üzerinden Locarno Gölü ve çevresindeki seyahatimle başladı. Locarno merkezine 20 dakika, Milano– Malpensa Havalimanı’na 1 saat uzaklıktaki Someo bölgesinde… Oysa yıllardır Münih’te yaşayan arkadaşlarım Aysu ve Reto Brunner hemen her yıl birkaç kez “Hadi gidelim” diye ısrar ederlerdi. Kısmet geçtiğimiz nisan ayınaymış. Ardından geçtiğimiz hafta Monterux Jazz Festivali nedeniyle festivalin kurucusu Claude Nobs’un ünü tüm dünyaya yayılmış, dillere destan “şale”sine gittiğimde yine “o” huzurlu nisan ayındaki 4 günlük kaçamağıma gidiverdi aklım.  


400 yıllık taş evler

Reto’nun sanatçı olan babası, yaklaşık 40 yıl önce satın almış bu evi. Başlarda atölye gibi kullanmış, ardından yanındaki evi, bir diğerini de alarak köy içerisinde küçük bir mahallecik oluvermiş. Biz bu evlerin en büyüğünde kalıyorduk. Aşağıda iki karanlık mahzenden bozma oda, giriş katta eski dev ocağın ve mutfağın bulunduğu yemek ve dinlenme odası, yukarıda ise üç yatak odası. Ve üç odayı birbirine bağlayan, Alp Dağları manzaralı balkon. Küçük iç içe geçmiş dar sokakların birbirine bağladığı hepsi birbirinden güzel, küçük bahçeleri olan 4-5 asırlık taş evler… Benzer şekilde bölgede pek çok köy var. Sırtını Alp Dağları’na, yüzünü irili ufaklı nehir ve göllere dönmüş yüzlerce köy ve dağ evi… Bu ülke kültürünün bir parçası bu.  


Claude Nobs’un Şalesi

Bu şaleyi diğerlerinden ayıran pek çok sebep var kuşkusuz. Sahibi, ziyaretçileri ve sahip olduğu içerik zenginliği… Montreux şehrinin tepesinde, önde Montreux ve Leman Gölü karşıda gölün Fransa tarafı ve Evian şehrine kadar hâkim bir manzarası var. Aslında bir kaç şalenin birleşimi bu. Bir katta yüzlerce maket trenin sergilendiği bir alan, Claude Nobs’un binlerce plaklık arşivi… Başka bir katta dev bir mutfak ve beraberinde yemek odası… Yerde, duvarlarda çeşitli enstrümanlar. Bir katta davul ve kuyruklu piyanonun etrafına yerleştirilmiş bir orkestra alanı, başka bir katta dinlenme ve dev ekranlı sinema salonu… Burası Claude Nobs’un festivalde çalmaya gelen müzisyenleri ağırladığı mekân. Nobs’un ölümünden sonra da aynı misyonu sürdürüyor. Ancak artık biraz da müze gibi.  


Şalede ünlüler geçidi

Müzisyenler Montreux’de kaldıkları süre içerisinde özellikle konserlerinden önce buraya geliyor. Yemek yiyor, dinleniyor, yürüyüş yapıyor, masaj yaptırıyorlar. Yani Claude Nobs’un arkadaşları ve müzisyenler için yaptığı keyif alanı burası. Bir hoparlörün üzerinde Sylvester Stallone’nin Rocky filminde giydiği eldivenler var mesela, geldiğinde Stallone hatıra olarak bırakmış. Bu ve bunun gibi pek çok sanatçıdan kalma hatıralar var. Bu yıl festivalin 50. yılı onuruna konser veren Carlos Santana şaleyi en çok ziyaret edenlerden. Geçtiğimiz yıl Tony Bennett ile ayaküstü muhabbet etme şansını bulmuştum. Bahçede yürürken bir anda spor kıyafetiyle elinde içkisini yudumlayan Tony Bennet karşımdaydı. “Hey Anthony Dominick Benedetto!” diye uzatarak seslendim. Bennet “Bir tek annem bana böyle seslenirdi” diye kahkaha atmıştı.  


Huzur bolca huzur

Buralarda yerliler ve hafta sonları evlerine gelenler yaşıyor çoğunlukla… Sessizlik olabildiğince hâkim. Bir taraftan dünyadan bir habersiniz diğer yandan da belki de dünyanın merkezi sizsiniz. Binlerce kilometrelerce uzayıp giden Alp’lere paralel sıralanmış köyler ve evler… Köylerde minik lokantalar ve kafeler… Pek çoğunun bir hikâyesi var. Reto ve Aysu ile yürürken babasının şimdi arada gelip yaşadığı atölyesine uğruyoruz, eski bir marangoz atölyesiymiş burası. Yüksek tavanlı, geniş salonu olan Alpler manzaralı bir mekân. Hemen yakınında eski bir dükkân var. Birkaç yıl önce kapanmış. Yürürken anlıyorum ki pek çoğu artık kapanan bu dükkânlar zamana ve değişime karşı koyamamış. Ama hepsi son derece iyi korunmuş, yeniden eski hayatına döndürülebilir gibi duruyor. Reto şimdi içinde yaşadığımız evi ve çevresindeki mekânları, Airbnb mantığıyla kiralıyor. Bu para kazanmaktan ziyade bir misyon İsviçreliler için: Kültürü paylaşmak ve mekânları yaşatmaya devam etmek.

 


Nerede yenir?

Ristorante Tentazioni: Bölgenin son dönemde en iyi çıkış yapan restoranlarından… Yeni Michelin yıldızı aldılar. Yemekler de, sunumlar da iştah açıcı.

Ristorante Centovalli: Reto’nun yorumu bu restoranı anlatmak için yeterli olacaktır: “Dünyanın en iyi risotto’sunu burada yersin.”

Ristorante da Enzo: Enzo ve Josi Andreatta çiftinin 1992’de açtıkları bu restoranın alametifarikası, güzel yemeklerine ilave olarak şahane manzarası ve huzurlu ortamı. Hava güzel ise bahçenin keyfi çıkarılmalı. Restoran aynı zamanda bir butik otel.

Ristorante Seven: Şef İvo Adam’ın Lugano Gölü kıyısındaki mekânı bölgenin et, balık, peynir ve sebzeleriyle hazırladığı mönüsü gastronomi dünyasında yer edinmiş.  


İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*