Mutlu insanlar ülkesi İrlanda

Güler Ok İrlanda seyahatini yazdı…

Güler Ok İrlanda seyahatini yazdı…
“Ağlama artık ne ay varken ne de sis
  Sevgili duygusal yavrum”


James Joyce’un bu dizesi İrlandalıların ruhsal durumunu anlamak için yeterli. Yıllarca mezhep savaşları (din) ve bağımsızlık mücadelesi vermiş bir millet. Yılın yaklaşık 270 günü yağan yağmur gözyaşlarını gizlemek için bir şans. Ama uzun süredir karamsar ya da mutsuz değiller. Ne sis, ne de dolunay mutsuz ediyor onları. İngilizler hava bozukken kötü olabilirler ama İrlandalıların böyle bir şansı yok. Her gün hava ile ilgili espri yapmaktan zevk alırlar ve bu durum onları eğlendirir. Şemsiye vazgeçilmezleri arasında… Ama bizdeki gibi bunu fırsat bilip, naylon şemsiye satan seyyar satıcıları yok. Aslında neredeyse hiç seyyar satıcı yok sokaklarda. Özgür hissetmek isteyen İrlandalılar yağmura aldırmadan ıslanıyorlar. İrlandalılara yağmurdan şikayet ederseniz alacağınız cevap bellidir; “Publara yağmur yağmaz”. Pubların önemi oldukça büyük. Hemen hemen her şeyi publarda yaşıyorlar. İnsanların sosyalleştiği yer publar. Pubların en önemli özelliği ise; insanların eşitlendiği; bir bakıma sosyal eşitliğin sağlandığı mekanlar olmaları. Sınıf ayrımı, sosyal statü yok. İnsanlar publarda tamamen eşit.

İrlandalıların ataları Keltler, bir rivayete göre ise barbar Vikingler. Anadolu’da Galatlar olarak biliniyorlar. Yeni Cuma anlaşmasına kadar ülkede karışıklık ve ölümler bitmemiş. Patates kıtlığı ise yaşadıkları diğer büyük acı olay. Patates kıtlığı zamanında Osmanlı İrlanda’ya gemilerle yiyecek yardımında bulunmuş. Çok sıkıntılı zamanlar yaşadıklarından olsa gerek, hallerinden memnun ve mutlular. Herkes işini severek yapıyor ve gülümsüyor. İslam inancındaki her hale, her duruma şükretme Hıristiyan olan İrlandalılarda vücut bulmuş durumda.

Dublin
Dublin; iki nehrin birleştiği gölü (havuzu) andıran bir bölgede bulunuyor. Kent adını da bu özelliğinden almış. Dublin kelime anlamı olarak karanlık göl (havuz) anlamına geliyor. Dublin kalesinin bahçesi tam da bahsettiğim bu kara gölün bulunduğu bölge. Yemyeşil bir alan… Mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri!

 
 

 
Dublin’in evleri iki katlı, Jorch tarzı evler. Giriş kapılarının üzerinde yelpaze şeklinde camları mevcut. Güneşi daha iyi almasını sağlarken,  girişi de ışıklandırmaya yarıyor. Bazı evlerin duvarları kırmızı, yeşil sarmaşıklarla sarılmış. Muhteşem bir görüntü oluşturuyor. Tarihi binalar oldukça fazla.  Kendinizi şehrin mimarisine kaptırırsanız 1800’lü yıllarda yaşadığınızı düşünebilirsiniz.
 

Viski ve Guinnes
Ülkede elma ve orman meyveleri dışında meyve yetişmiyor. Çok fazla patates tüketiliyor. Herhangi bir yemeğin yanında ekmek değil mutlaka bir tür patates getiriliyor. Püre, salata, haşlama vb. Biraları ve viskileri meşhur. Dünyada viskiye wiskey denilen tek ülke İrlanda. Eğer bir viski şişesinin üzerinde “wiskey” yazıyorsa o viski İrlanda’da üretilmiştir. Kırmızı ve siyah biraları meşhur. Ale olarak yazılan, eyl diye okunan ve sıkça bulmacalarda çıkan biraları da oldukça çok tüketiliyor. Guiness marka siyah biraları, Jameson marka viskileri çok meşhur.

Guiness rekorlar kitabının çıkış yeri yine İrlanda. Sürekli publara giden adamlar hemen hemen her konuda iddiaya giriyorlarmış. Şu adam Dublin’in en uzunu , şu adam en zayıfı gibi. En sonunda çıkan tartışmaların önüne geçebilmek için bir defter tutulmaya başlanmış. (1950) Günümüzde halen Guiness rekorlar kitabı tutulmaktadır.

Boykot kelimesinin vatanı
Boykot kelimesi de İngilizceye İrlanda toprak savaşı sırasında gayrimenkul kira vekili olan Captain Charles Boycott’un soyadından girmiştir.

1880’de hasatların düşük olması yüzünden Lord Erne, Topraklarında çalışan halka %10 indirim yapmayı teklif eder. Eylül ayında kiracılar yani çalışanlar %25 indirim olması için protesto ederler ve Erne bunu geri çevirir. Bu sırada Boycott 11 kiracının işine son verir. Charles Stewart Parnell, Ennisdek bir konuşmasında, açgözlü kiravekilleri ve toprak ağalarıyla olan mütabakatlar sırasında halka bu insanlarla iletişimlerini kesmelerini ve onları bir bakıma aforoz edercesine yok saymalarını önerdi. Bunu üzerine Boycott kendini tamamen izole bir halde buldu. İşçileri çalışmaz, yerel işadamları onunla ticaret yapmaz hatta postacı bile postalarını getirmez olmuştu.

Dünyanın en kalabalık ilk mitingi Dublin’de yapılmıştır. 1 milyon hristiyanın katıldığı mitingin  yapıldığı yer, bugün Dublin şehrinde bulunan Phonex Park’tır. Ziyaret ettiğinizde miting alanının olduğu yerde büyük bir haç göreceksiniz. Tam o hacın olduğu yerde Daniel O Connor 1 milyon kişiye seslenmiştir. Daniel O Conner’ın anısı cadde ve sokak isimleri ile yaşatılmaktadır.

İrlanda’nın ilk simgesi “harp”tır. Kelt kültüründen gelmektedir. Milli çalgıları olarak da bilinir. Diğer simge ise şans getirdiğine inanılan üç yapraklı yoncadır. İrlanda bayrağındaki sembol yıllarca harp olmuştur. Fakat yaşanan mezhep savaşları sona erdiğinde; yeşil, beyaz ve turuncu renklerden olaşan bugünkü bayraklarını kullanmaya başlamışlar. Bayraktaki yeşil Katolikliği, turuncu Protestanlığı, beyaz ise iki mezhep arasındaki barışı ( adaleti) temsil etmektedir.

Mangan adında dünyada çok bilinmeyen milli bir şairleri vardır. James Clarence Mangan’ın en önemli özelliği Trinity College’in kütüphanesinde kendi kendi Türkçe öğrenip, Türkçe şiirler yazmış olmasıdır. Mangan Türkiye’ye hiç gelmemiştir fakat gelip görmüş gibi şiirler yazmıştır.
 
“Lâ ilâhe, illallah!
Kuşlar gibi neşeli uçtuk
Biz: Emrâh, Osman, Perizâd;
Güldük, şakalaştık ve seyrettik.
Şarap, güller, neş’e, türkü söyledik.
Bütün şöhretlerden vazgeçtik.
Altın ve mücevhere değer vermedik hiç.
Lâ ilâhe, illallah!
Boğaziçi, Boğaziçi
Bize engel olmadı
Her gün neş’e içinde
Yeşil Boğaziçi’ni
Bir yelkenliyle geçtik”
 
Bir Hayalin Gerçek Oluşu
Ben “İçimizdeki İrlandalı” sözünün vücut bulmuş haliyim. Yıllarca İrlanda’ya gitme hayali kurdum. Saçlarımı İrlanda kızılına boyadım. Ülke ile ilgili tüm filmleri izlemeye çalıştım. Tüm belgeselleri izledim. Müziği, yemek kültürü hakkında araştırmalar yaptım. Yeterli bilgiye sahip olduğumu düşünüyordum fakat yukarıda anlattıklarımın hiçbirini gidip, görmeden öğrenemedim. Benim İrlanda’ya olan ilgim aşk, macera türünde romanlar yazan İrlandalı yazar Maeve Bincy (ki kendisi 2 yıl önce vefat etti) ile başgösterdi. Tam 7 yıl bekledim sonunda hayalim gerçek oldu. Hayal kurmak yetmiyor, harekete geçmek gerek. Ertelememek gerek çünkü zamanın bizim için ne zaman duracağını bilmiyoruz değil mi?

Dublin havaalanına indiğim an itibariyle her dakikadan inanılmaz zevk aldım, sürekli gülüyordum. Genelde karamsar ve detaylarda sıkıntı bulan biri olan beni, Dublin etkisi altına aldı ve yağmur yağarken gülmeyi öğretti. Eğer siz de kabarık elbiselerin giyildiği dönemlere, kalelere, şatolara, uçsuz bucaksız yeşile, tarihe, yaşanmışlıkların şehre yansımasına, folklorik dansa, publara (içki içmeye)  meraklı iseniz Dublin’i ziyaret edin.
 
Yazı: Güler Ok
  

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*